İnebolu’dan, İstanbul’a göç etmiş bir ailenin üçüncü nesil İstanbullusu olarak, Aynalıkavak’ta, eski bir yahudi mahallesinde ikamet ediyorken, Bakırköy SGK’da doğmuşum. Bu Haliç kıyısındaki mahallede liseyi tamamlayana dek oturduk, dolayısıyla yaşamımda etkisi çok olsa gerek.
Bakkalımızın “Marko Bakkal” manifaturacımızın “Sepetay Amca” olduğu zamanları, su ve elektrik faturamızın bugün hatırlamadığım bir musevi isim ile (o zamanlar arşivcilik dürtüsü oluşmuyor ne yazık ki) bize ulaştığını hatırlıyorum. Sonra Marko Bakkal Kürt Bakkal’a, Sepetay Amca da Sezai Amca’ya dönüştü. Bizim aile de oralardan Anadolu yakasına göçtü.
Aynalıkavak’la ilgili ne çok hatıra var zihnimde, 3-4 defa kol bacak kırma dışında hemen tüm hatıralar da olumlu. Babamın iş yerinin yakınlarındaki kuru pilavcı, üst katındaki Havuzlu Meyhane, Ramazan’da yapılan Güveçler, sınırsızca tüketilen (var olduğu için tüketilebilen) lüferler, kalkanlar, akraba ziyaretleri bunlardan hızla sıralanabilecek bir kaçı. Balat’a sandalla geçerken Haliç’in pisliğinin etkisi de hala zihnimde.