Pazar günü ailecek kendimizi sokağa attık. Bebek arabası kullanmak zorunda olduğumuz halde otomobilsiz gezmek istiyorduk.
Evimizin önünden Bi Taksi uygulaması ile etraftaki bir taksiyi kolayca çağırdık. İki dakika içinde gelen taksi LPG’ye dönüştüğü için bagajı iyice ufalmıştı, buna bir de bagajdaki motor kaskını ekleyince oldukça ufak olan bebek arabasını bagaja zar zor sığdırabildik.
Marmaray’a taksi ya da özel aracı ile ulaşacakların düşünülmediğini söyleyebiliriz öncelikle. Taksi’den Ayrılıkçeşmesi’nin olduğu köşede indik. Karşıya geçmek için tam da biz yayaların geçmesi için işaretlenmiş olan yaya kaldırımında park etmiş yolcu bekleyen minibüsü aştık ve 100 m yürüyerek istasyona ulaştık. (İstasyonun asansörleri de yürüyen merdivenler de sorunsuz çalışıyor.)
Lakin turnikeleri aşmak o kadar kolay değil. Öncelikle hem TCDD’nin işletttiği turnikelerden hem de İBB’ye bağlı Ulaşım AŞ’nin işlettiği turnikelerden bebek arabasını geçirmenin olanaksız olduğunu hatırlatalım.
İstanbul’daki hiçbir turnikeden bebek arabasıyla normal yolla geçilemiyor. Her istasyonda ya geniş bir turnike ya da engelliler için açılan bir kapı var. Marmaray Ayrılıkçeşmesi İstasyonu’nda sorunsuzca geçtik bu geniş turnikeden.
Yenikapı’da Marmaray’dan inerek M2 metrosuna binmek üzere yeniden turnikeden geçmek üzere harekete geçtiğimizde geniş turnikenin üzerinde “Arızalıdır lütfen kullanmayınız” yazdığını görerek, “görevliye ne yapacağız şimdi?” sorusunu sorduk. Görevlinin cevabı çalışıyor oldu. Sanırım engelli olmayanların bu turnikeyi kullanmasından yorulan idareciler bu çözüm yöntemini bulmuşlar. Niyeyse!
Vezneciler’de indik ve bebek arabası elimizde asansöre zor bela girdik. Asansördeki bizim dışımızda kalan 7-8 kişi gayet genç ve dinamik görünüyordu. Kimsenin de umurunda değildi açıkçası zor girmemiz, bir sonraki asansöre binmemizi bile isteyebilecekler gibiydi durum.
Gezimizde ilk durağımız olan Kalenderhane’ye yaklaşırken ya da üst kottan inerken rampa ya da engelli dostu çözümler –pek çok tarihi binada olduğu gibi- yok. Bu nedenle birimiz bebek arabasını beklerken diğerimiz ailenin 5 yaşındaki oğluna eski kilise bugünün camisini gezdirdi.
Ardından ulaştığımız Süleymaniye Külliyesi’nde engelliler için bazı çözümler yapılmış. Dış avludan avluya giriş için güneybatı yönündeki kapıda metal bir rampa kullanılabiliyor. Bu geçiş için geri kalan diğer iki kapıda rampa yok ama gerek de yok zaten.
İBB şirketlerinden Sağlık AŞ’nin işlettiği tuvalet alışageldiğimiz en pis tuvaletlerden değil. Ama temiz olduğu da söylenemez. (Konumuz tuvalet olmadığı için ayrıntıya girmiyorum.) Bu tuvalette bir bebek bakım odası yok. Ayrıca zeminin 3m kadar altındaki bu tuvalete giriş için rampa da yok. (Engelli merdiven sistemi var ama çalışıyor mu bilmiyorum.)
Süleymaniye’de zaman geçirdikten sonra yine M2 metrosu ile Zorlu Center’a geldik. Zorlu Center’ın kapısına kadar oldukça konforlu giden bebek arabalı yaşam, bir bebek arabası ve sürücüsünün zar zor sığabileceği döner kapı nedeniyle yine zor bir andan geçti. Esasında döner kapının yanında engelliler için kapı yapılmış ama o kapı da servis dışıydı!
Zorlu Center’daki işimizi tamamladıktan sonra yolculuğun en heyecanlı safhası olan metrobüse bebek arabası ile binme aşamasına geldik. İlk metrobüse binmedik ve otobüsün kapısının duracağı bölgede yer kaptık. Anne de hemen bebek arabasının yanında yerini almıştı. Metrobüs geldi. O da ne arada 50 cm açıklık kaldı. Durumu anlayıp harekete geçene kadar bana yardım etmesi gereken İstanbullular etrafımdan su gibi akarak metrobüse doluştular. Güya bebek arabalarına ayrılmış alanda bebek arabasını korumaya çalışarak yolculuğu tamamladık.
Artık son iki aşama kalmıştı. Söğütlüçeşme durağında metrobüsten indikten sonra sağa doğru ilerledik, Kadıköy Evlendirme Dairesi’ne çıkış yapmak için. O da ne tüm turnikeler dar! Kızımızı bebek arabasından alıp eşime verdikten sonra arabayı turnikelerin üzerinden atlatarak istasyondan çıkmayı başardık.
Oradan eve gitmek için bindiğimiz taksi ise tam olarak sorunsuzdu gerçekten. Hem de 580.000 km’de bir Toyota olmasına rağmen.