Semra ve Özcan Uygur Ankara’dan ben İstanbul’dan otomobillerimize atladık ve Çaycuma’ya geldik, 2015’in son günleriydi. Başkan’ın her başkan gibi acelesi vardı. Her Başkan gibi parası yoktu. Her başkan gibi o da yarışmaya endişe ile bakıyordu. 26.000 nüfuslu küçük bir Karadeniz kentiydi Çaycuma, her kentimiz gibi tarumar edilmiş, içinde bulunduğu muhteşem coğrafya ile son derece tezat bir beton yığınıydı. Her kentimiz gibi, her kentimiz kadar.
CHP’li belediye başkanı Bülent Kantarcı seçileli sadece 2 yıl olmuştu. O iki yılda, belki de Türkiye’de kişi başına düşen en uzun bisiklet yolunu yapmıştı, sorunları vardı ama niyet iyiydi. Belediyeye ait kent mobilyası tesisi kurmuş burada bizi heyecanlandıran üretimler yapıyordu. Doğalgaz çalışması için sokaklardan sökülen ve moloz olarak atılan parke taşlarını ev kadınları eli ile yeniden paletleyerek kullanıma hazırlıyordu. SEKA Sosyal Tesisleri, mimarisi çok şahane olmasa bile geçtiğimiz 100 yılın değerlerinden birisi olarak ve kocaman bir kampüs olarak Çaycuma’nın ortasında duruyordu; buradaki sosyal tesisi yine bir sosyal tesis olarak; çerçevesine, kapısına, karo mozaiğine, tavan lambrisine dokunmadan yenilemeyi düşünmüş, bunu da uyguluyordu. Heyecanlanmıştık gördüklerimizden.
Bu atmosferde konuştuk Başkanla yarışmaları.
Spor Merkezi için ilk jüri toplantısını tamamladıktan sonra proje bedeli nedeniyle gergin ayrıldık Çaycuma’dan. Gece yarısı uzlaşılabildi ancak.
Havuzdu konu ağırlıkla, Çaycuma’dan önce çok daha büyük bir spor merkezi olan Caferağa Yarışması açılmıştı. Bir başka havuz yarışması olan Lüleburgaz’ın da açılacağını duymuştum. Takvimi koordine edelim diye konuşmuştuk Lüleburgaz’ı koordine edenlerle. Lüleburgaz’daki jüri çalışmasının içinden gelen bir telefon bizim ilan ve teslim tarihi soruluyordu, “aman teslimler 21 Mart’ta 2-3 hafta uzak olsun” diyebildim. Ve 300.000 TL ödüllü Lüleburgaz Yüzme Akademisi Yarışması 39.000 TL ödüllü Çaycuma Yarışması’nın teslimi ile tam olarak çakıştırıldı. Girişte de dediğim gibi başkanların hep acelesi vardı, belli ki Lüleburgaz Başkanı’nın da acelesi vardı. Kızdım ve kırıldım ama elden gelen bir şey de yoktu, yaşanılacaktı.
Tam 23 sayfa soru yanıt belgesi oluştu. Gelen cevaplardan da belliydi ki hep gördüğümüz isimlerden başka isimler de katılacaktı yarışmaya…
Jüri çalışması için Çaycuma’ya vardığımızda ilk soru “katılım kaç?” olmuştu. 114’tü sayı.
Bu kadar proje katıldığını duyunca oldukça şaşırdım. Açıkçası Lüleburgaz’ın tam takvim çakışması nedeniyle 40 iyi bir katılım olur diye düşünüyordum.
Verimli bir jüri çalışmasının ardından dün gece geç saatlerde zarfları açarak sonuçları açıkladık. Zarftan 1. Ödül olarak son 6 ay içinde üçüncü birinciliğini kazanan Cenk Çeşmeli ve ekibinin çıkması benim açımdan sevindirici oldu.
2016’da bugüne dek 10 yarışma açıldı, bu yarışmaların toplam ödüllerinin ortalaması yaklaşık 250.000 TL. Çaycuma Spor Merkezi Yarışması’nın toplam ödülü 39.000 TL. Süre oldukça kısa. Buna rağmen 114 katılım. Neden?
Yarışmalarda katılımım yüksek olması tek başına bir anlam taşımıyor. Yarışmalar birbirleri ile katılım sayısında da yarışmıyorlar elbette. Nicelikten daha önemlisi katılımın niteliği. Yarışma sürecinin yapının toplam üretim süreci içindeki bir aşama (elbette bu bir yapı yarışması ise) olduğunu da unutmamak lazım. Lakin katılım sayısı üzerine kafa yormak da gerek.
Bir kaç konuyu vurgulamak önemli:
- İlki kendi aramızdaki konuşmalarda hep söylediğimiz, ödül bedellerinin katılım nicelik ve niteliğinin belirlenmesinde başat aktörlerden birisi olmadığı.
- Bir diğer önemli mesele yarışma konusunun küçüklüğü ve net tanımlanmış olmasının yarışmacıları rahatlattığı.
- Bu tip küçük yarışmalar sayesinde yarışmacı sayısının tabanda genişlemesini sağlayabiliriz, bu da uzun vadede yarışmaların lehine olacaktır kuşkusuz.
Sonuçta bir yarışma daha sağlam dostluklar unutulmaz ve anılarla geride kaldı. Kolokyumu aylar öncesinden planladığımız gibi 2 Nisan Cumartesi günü yapılacak.