Darbe girişimi akşamı Gölbaşı – Ankara arasında araç kullanıyorken bir arkadaşımla 15 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptık, o Kapadokya’dan ben Şanlıurfa’dan yola çıkmış, İstanbul’a doğru gidiyorduk. Saat 22:02’de telefonu kapatırken “çok yoruldum, sanırım Ankara’da otelde kalacağım” dedim. Tam 22:08’de Akay Kavşağı’ndaydım.
Akay Kavşağı civarını daha önce de yoğun güvenlik önlemleri ile görmüştüm. Ama hiçbir zaman böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Genel Kurmay Başkanlığı’nın Milli Müdafa Caddesi tarafında çok sayıda ambulans bekliyordu. Dikmen Caddesi Kavşağı’nda ellerinde değişik silahlar olan onlarca polis vardı. Tam o sırada gökyüzünde iki jet belirdi. Gecenin bu saatinde Ankara’da bu kadar alçaktan uçmaları çok garipti. Derken bir Skorsky Helikopter Eski Başbakanlık binasına doğru indi…
Bu andan itibaren en hızlı bir şekilde Tunalı’daki otelime gidip odamda televizyonu açmak istiyordum. Öyle yaptım. CNN Türk’te ve NTV’de epeyce bir süre hiçbir şeyden bahsedilmedi, normal yayınlarına devam ettiler. Zamanla köprülerin kapatıldığı konuşulmaya başlandı. Bunun bir terörist saldırı ile ilgili olabileceğini tartışıyorlardı kendi aralarında. Ben ise daha ilk andan itibaren bunun bir darbe denemesi olduğunu düşünmüştüm. Bir ara valeye verdiğim aracımın anahtarını bile aldım, çoluk ve çocuğumdan uzaktayım ne olur ne olmaz diye düşünerek.
İşin rengi belli olmuş, bunun askeri bir darbe girişimi olduğu anlaşılmış gibiydi. TEM otoyolunda İstanbul’a doğru yol alan arkadaşımı aradım. Düzce’de yolun Jandarma tarafından kapatıldığını ve E5’e yönlendirildiklerini söyledi. E5’te kapatılmış ve de hiçbir yere gidilemiyordu.
Tam bu dakikalarda darbe girişiminin tiyatro olduğunu düşünenlerin sosyal medya mesajları da görünür olmaya başlamıştı. Onlara göre bu sadece İstanbul’da köprü ve Ankara’da uçakların uçması ve 3-4 tankla sınırlı komik bir tiyatroydu.
Kaldığım otel Kuğulu Park’ın hemen yakınındaydı. Kapının önünde olanı biteni dinlemeye, izlemeye ve anlamaya çalışıyordum. Girişimin başlamasından bir saat sonra, 23 civarlarında Tunalı Caddesi hala hareketliydi. Elele dolaşan sevgililer, çoluk çocuk yemekten gelen aile görmek mümkündü. Gece yarısı olduğunda ise sokaklarda artık neredeyse hiç kimse kalmamıştı.
Jetler o gece aralıksız hep uçtu. Arada patlama sesi duyuyorduk. Sonra bunların bir kısmının gerçek bir patlama değil, jetlerin hızlı uçmalarından kaynaklanan patlama sesleri olduğunu anladık. Saat 02:30 gibi kafamı yorganın altına sokarak bu seslere rağmen uyumaya çalıştım, o korkunç gürültü sabaha kadar devam etti. 7’de odadan ayrılıp TBMM’nin önüne gittim. Oradaki profil tam da Roni Margulies’in yazısında bahsettiği gibiydi. Ortalık savaş alanı gibi değildi belki ama tankların ezdiği araçlar ve kaldırımlara, kente verdiği yaralarla doluydu. Sonraları burada yaşanan katliamı görüp kendimi daha da kötü hissettim.
Darbe girişimi sırasında yazdığım tivitler nedeniyle Twitter takipçi sayım 150 azaldı. Gezi’de yazılanlar nedeniyle ise artmıştı…
Amasız, koşulsuz, başka bir konuya bağlamadan darbelere hayır.
Bu badirelerden, toplumsal durumdan, kısıtlamalardan çıkışın tek yolu ise yine amasız çoğulcu ve tam özgürlükçü demokrasi.