Restorasyonu yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı. Saflarını güçlendirmek için yanına Zeynep Ahunbay ve Feridun Çılı’yı alıyor. Mimar Han Tümertekin de danışmanlardan. Ama mesela Sayın Bakan’ın konuyla ilgili açıklamalar yapan ve kültürden sorumlu olan danışmanı İBB Spor AŞ’nin eski yöneticisi. Koskoca Türkiye’de bakana danışmanlık yapacak bir kültür uzmanı bulunamamış belli ki.
Kız Kulesi restorasyonunun farklı boyutları var. Sanıyorum önce iletişim ve restorasyon olarak ikiye ayırabiliriz. Görüş bildirenler kompartımanlara ayrılıyorlar.
Restorasyon sürecinde güvenilirler olduğu için merak edilmemesini, onlara güven duyulmasını salık verenler var.
İki kutuplu Türkiye’nin köşesine ittiği katıksız muhalifler var. Bu kitle yalan haberleri pek de sorgulamadan dağıtıma sokabiliyor, üzerine pek de düşünmüyor. Türkiye’nin içine sokulduğu durumda bu kitleye şaşırmıyor ya da ayıplamıyorum. Ekilen biçiliyor.
Temkinli yaklaşan bir grup var. Kendimi de bu grubun içine sokabilirim. Ahunbay, Çılı ve Tümertekin varlar diye güvenmem gerekmiyor. Elbette değerlendirme yaparken işi yapanların yetkinliğine bakıyorum. Ama ne yapıldığına da bakıyorum. Ve görebildiklerim yanlış bir şantiye duvarı uygulaması, zamanında yapılmayan açıklama, teknik bilgi vermekten çok hamasi bilgiler içeren bir web sitesi. Bunların danışmanlarla ilgisi yok da denemez. Buralara da müdahale edemeyeceklerse danışman olmayı kabul etmeyecekler.
Elbette bu işi yapanlar ve bakanlık da yaptığını savunuyor.
Salacak, dünyanın en güzel gün batımı fotoğrafı çekilecek yerlerinden birisi. Bu gün batımı fotoğrafını özel kılan Tarihi Yarımada siluetinin tam karşıdan izlenmesi. Bu niteliği ile doğal bir seyir terası. Kız Kulesi ise fotoğrafa hem derinlik hissi kazandırıyor hem de kadraja Ayasofya ve Sultanahmet kadar değer katıyor. Ve Kız Kulesi fotoğraflarda yıllarca beyazdı.
İstanbul’un simgesi olabilecek kadar önemli bu imgenin kimliği 2000’deki restorasyonda bir anda değiştirilmişti.
Hazırlanan web sitesindeki görsellerin bana verdiği izlenim restorasyon sonucu ortaya çıkacak yapının 2.000’lerdeki restorasyondan pek de farklı olmayacağı yönünde.
Oysa eski fotoğraflara baktığımızda 19. Yüzyılda bile Kız Kulesi’nin beyaz olduğunu görebiliyoruz. Koruma kurulu, danışmanlar ve adını bilmediğimiz müellifler kimlerle ne kadar tartıştılar da İstanbul imgesinin bu önemli unsurunun görsel kimliğine karar verdiler. Şahsen restorasyon uzmanı değilim hiçbir yorum yapamam ama web sitesindeki hamasi bilgilerden çok bunu okumak duymak isterdim. Şehirlerin iletişimi üzerine düşünen birisi ve her şeyden öte bir İstanbullu olarak bunu beklerdim.
Tartışmaları, iletişimi, yapının kent imgesini geçtik diyelim. Peki Kız Kulesi bundan sonra ne olacak? Web sitesinde yapının bundan sonraki kullanımıyla ilgili edinebildiğimiz tek bilgi şu cümleden ibaret. “Restorasyon çalışmaları sonrası ziyaretçilerin Kız Kulesi’nin gözünden İstanbul’un güzelliklerini seyredebilmesi amaçlanıyor.” Kimin gözünden göreceği; güzele mi çirkine mi bakılacağının yazarı hiç ilgilendirmediği bir durum. Tabii ki bu hamasi metin okuru ilgilendiren durumlara da yanıt vermiyor.
- Kız Kulesi ne olacak?
- Boş mu gezeceğiz?
- Bir deniz müzesi mi olacak?
- Kendi tarihini anlatan bir müze mi olacak?
Soruları sıralamışken devam edelim:
- Restorasyon projesinin müellifi kim?
- Bu uygulamaya olur veren koruma kurulu üyeleri kimler?
- Koruma kurulu kararı nerede?
Bu soruların hiçbirisinin yanıtı yapılan açıklamalarda ve web sitesinde yok ne yazık ki.
Bakanlığın hazırladığını tahmin ettiğimiz web sitesinde yer alan basın bültenine göre Kız Kulesi Ekim 2022’de açılacak. Yani külahın sökülmesinden sadece 1,5-2 ay sonra. İstanbul’a simge olabilecek bir yapı için 3-4 aylık bir bir restorasyon süresi! Herhalde kime sorsak bu sürenin Türk işi olduğunu söyleyecektir.
Sonuç olarak;
Kız Kulesi imgesinin tartışmaya açılması gerekirdi. Hem uzmanlık alanına hem de İstanbulluya sorulması gereken bir konuydu bu. Katılımcılık tam da tüm İstanbulluları ilgilendiren bu durumda çalıştırılması gereken bir mekanizmaydı.
Kız Kulesi’nin çevresindeki şantiye duvarı hiç yapılmazdı.
Külahın kaldırılması gerekiyorsa kaldırılırdı. Bu konuda tek yapılması gereken uygulamadan önce kamuoyuna bilgi verilmesiydi. Verilmedi.
Hamasi metinler yerine somut anlatımları olan, daha fazla bilgi içeren bir web sitesi yapılırdı. Böylece kamuoyu “bizim şu şu uzmanlarımız var” yerine daha makul gerekçelerle ikna edilmeye çalışılırdı.