Balavca Yarışması’na çalışma arkadaşlarımla birlikte katıldık. Yarışma seçim öncesi sonuçlandı ne mimarlık ortamında ne de genel ortamda kayda değer bir gündem oluşturmadı. “Yarışmaların üzerinde bir ölü toprağı mı var” düşüncesi eşliğinde ve konuyu gündeme getirmek, gündemde tutmak; İdare ve jürilerin gelecekte açacakları yarışmalarda dikkate almalarını sağlamak amacıyla kısa bir yazı yazmaya karar verdim.
Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat 3 dönem belediye başkanlığı yaptıktan sonra ayrılmaya karar vermiş. Özlediğimiz, beklediğimiz davranış; ne güzel. Öte yandan görevi bırakmadan hemen birkaç gün önce süreci tamamlanacak (hatta kolokyum yapılmadığına göre tamamlanamayacak da diyebiliriz) bir yarışma açtı.
Yarışmanın konusu Milas’ı boydan boya geçen Balavca Deresi, bu derenin çevresindeki doğal ve kültürel mirasın restorasyonu, vurgulanmasıydı.
Doğrusu Kivi’de birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarımdan bir talep gelmese bu yarışmaya kendi motivasyonumla katılmayı düşünmezdim. Seçimlerden bu kadar önce, kesin olarak bırakacak bir adayın yarışma açmasını doğru bulmuyordum çünkü. Ancak arkadaşlarımdan “bu yarışma bizim yaptığımız işlere de benziyor” yorumu gelince katılmaya karar verdik. Ve proje teslim ettik.
Şartnamedeki Sorunlar
Balavca bir Fikir Projesi yarışması ancak yarışma ekibinde 3 disiplinden de üye olmasını zorunlu kılıyor. Fikir Yarışmaları konuyu düzenleyen yönetmelikte şöyle tanımlanmıştır:
“g) Fikir yarışmaları: Sorun çözmeye yönelik yenilikçi buluşlar, yöntemler, yeni araştırma, planlama, tasarım yaklaşımlarını özendirmek amacı ile mühendislik, mimarlık, şehir ve bölge planlama, peyzaj mimarlığı ve kentsel tasarım alanlarında, daha sonraki plan ve proje kademelerine temel olacak fikir, kavram ve yaklaşımların ortaya konulması, temel veri ve programların belirlenmesi amacı ile açılan yarışmalardır. Bu yarışmalar, daha sonra açılacak başka bir yarışmaya veya uygulamaya yönelik plan, proje çalışmalarına hazırlık niteliğinde de olabilir.”
Balavca Yarışması yukarıdaki tanımdan uzak bir kentsel tasarım yarışması niteliğinde açıldı. Jüri yapısı da şartnamede istenenler de bunu gösteriyordu. Yarışma organizatörleri bu yarışmayı eğer Fikir Yarışması olarak açtılarsa ekipte hiçbir zorunluluk koymamaları ve teslimi de kentsel tasarım yarışması beklentisinden çıkartmaları gerekiyordu. Yok eğer bu ekip yapısı ve teslim edileceklerde talep ettikleri konusunda ısrarcı iseler bu durumda yarışmayı Kentsel Tasarım Yarışması olarak açmalıydılar.
Yarışmanın türü ile ilgili bu ana hataya ek olarak şartname eki olarak verilen bilgilerin darmadağınık ve yeterince olgunlaştırılamamış olması sanıyorum ikinci söylenmesi gereken. Soru cevap aşamasında yapılan güncelleme ile de büyük olasılıkla yarışmacıların, yarışmanın soru cevap süresinde yaptığı çalışmalar çöpe gitti.
Şartname ile ilgili bir son not ödüllerin 120 gün içinde yapılacağına ilişkin. Bu olamaz, yönetmelik 30 gün içinde ödenmesini zorunlu kılar ve şartname buna aykırılık içeremez.
Kuşkusuz yarışmanın en önemli sorunu başta da belirttiğim mevcut Milas Belediye Başkanı’nın görevi bırakıyorken açmış olmasıydı. Aslında yarışmanın uygulanması ya da yarışmadan ortaya çıkacak sonuçların belediye tarafından değerlendirilmesi de bu nedenle keskin belirsizlik içindeydi. İdare ve yarışmacıların tüm çalışmalarının çöp olması olasılığı başka yarışmalara göre çok yüksekti. Bunları bilerek bir proje teslim ettik.
Milas & Balavca
Milas, Helenistik dönemden bugüne dek Milas çarşısı ile D525 karayolu arasında, güney – kuzey istikametinde akan Balavca Deresi kenarında gelişmiş. Bu yerleşme karakteri nedeniyle derenin doğal niteliği de değişmiş. Dere; güncel olarak ise bölgedeki fabrikaların terk ettiği alanlar, üzeri kapatılan bölümleri ve tarihi köprülere yapılan müdahalelerle bir çöküntü alanı haline gelmiş.
Öte yandan 2.500 yıldır çevresine yerleşilen Balavca Deresi kültürel miras anlamında oldukça zengin. Kutsal yol, tiyatro, tapınak, anıt mezar, su kemeri, cami, türbe gibi her alandan mirasın ev sahibi konumunda. Üstelik bu miras Helenistik, Pers, Karya, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak sıralanan bir dizi önemli uygarlığın da ev sahibi olmuş.
Ayrıca Milas’ın ve Balavca Deresi çevresinin önemli bir zeytin üretim merkezi olduğu vurgulanmalı. Zeytin kültürünün bir parçası olarak yaşlı zeytin ağaçları ve zeytin kaynaklı endüstri mirası da alanda önemli değerlerden.
Labranda – Beçin Kalesi arasındaki kutsal yol konusunda yıllardır çalışan Güliz Bilgin Altınöz sayesinde ODTÜ ile Milas Belediyesi’nin ortaklaşa açtığı yarışmada şartname dikkatli bir şekilde okunursa merkeze Balavca Deresi ile birlikte Kutsal Yol’un konduğu görülebilir. Ancak yarışma şartnamesinin kutsal yolla ilgili sunabildikleri turizm potansiyelinin varlığının ötesinde değil. Zaten kutsal yolla ilgili kalıntılar ve yola değer katan ana unsurlar Balavca Deresi kıyısında olmaktan çok Milas – Labranda arasında konumlanıyor.
Yarışmaya gönderdiğimiz projede meseleyi ne Balavca ne de Kutsal Yol bağlamında ele almadık. Milas’ın çılgın projeler üretmeden, uygulanabilir önerilerle restorasyonu konusunda çaba sarf ettik.
Bu restorasyonu elimizden geldiğince çizdik. Hayal ettiklerimizi aktaracak rendırlar üretemedik. Ancak teslim ettiğimiz teknik çizimler tasarımla ilgili açık bilgiler sunuyordu. Tüm bunları anlatmak için de ayrıca 18 sayfalık bir rapor teslim ettik. Bu anlatılanlar karşısında jüriden raporla gelen yanıt ise şu oldu:
“Proje oy birliğiyle elenmiştir. Projenin üst ölçek analizleri yetersiz bulunmuş, kentsel ölçekteki önerilerinin yeterince geliştirilmemiş ve Balavca Deresi’nin ekolojik öneminin göz önünde bulundurulmamış olması eleştirilmiştir.”
Şahsen raporu açıp okumadıklarını düşünmekten başka çarem yok. Hiç kimse bakmamış belli ki.
Üst ölçek önerileri yetersiz bulunmuş. Üst ölçekte şurada görebileceğiniz o kadar çok öneri var ki nesini yetersiz bulmuşlar acaba. Yetersiz bulunan benim de söylediğim gibi rendırlar belli ki.
Rendırlar meselesi yarışma organizasyonunda karşı tarafta olduğumda neyse yarışmacı tarafında da aynı. İyi proje, iyi içerik değil iyi rendır kazandırıyor. Bu yazıyı kaleme alma nedenlerimden birisi de bu.
Balavca Deresi’nin ekolojik önemi dikkate alınmamış demiş jüri bir de. Evet, Balavca Deresi’ni uygulanmayacak ama müthiş rendırlarla süslemedik. Bundan bıkmadık mı! On yıllardır mimarlar, peyzaj mimarları dereler, vadiler için inanılmaz çizimler yapıyorlar. Müthiş rendırlar teslim ediyorlar. Bu yarışmada da öyle oldu.
Peki jüri üyeleri kendilerine hiç mi sormadı? Yahu ülkede neden bunun bir tek örneği yok.
Biz ne yaptık (Ana pafta özet olarak her şeyi aktarıyor):
Derenin üzeri kapalı tüm bölümlerini açtık. Bunu çizdik ve raporda ayrıntılı bir şekilde aktardık.
Dere üzerindeki 4 köprüye hak ettiği değeri verdik, tümünü ortaya çıkardık.
Ağa Camisi’nin kuzeyinde kalan ve bugün biraz daha doğal olan bölümü olduğu gibi koruduk.
Güneydeki bölümlerde ağaçların varlığı nedeniyle dere kesiti ile oynamadık; bir diğer değişle ağaçları koruduk.
Jüri raporunda sürdürülebilirlik sözcüğü sadece bir kez geçmektedir. Projelerin sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğinin değerlendirilmediği son derece açık (Yarışma ölçeği ve içeriği gereği bu değerlendirmenin yapılmasına muhtaç bana göre).
Milas’ın iki önemli özelliği var: Bunlardan birisi İstanbul ve Ankara’dan gelenlerin Bodrum yolu üzerinde buluştuğu yer olması. Milas Bodrum’dan önce bir durak olarak ele alınabilir yani. İkincisi iki önemli uygarlığa başkentlik yapmış güçlü bir kültürel mirasa sahip olması. Raporlarda bunlardan hiç bahsedilmemesi jürinin bu konuları ele aldığı konusunda da şüphe uyandırıyor doğrusu.
Son bir not olarak raporda ilk tur ve çalışma zamanlarının eksik olduğunu belirtmek gerekiyor. Tahminimce 1,5 günlük bir çalışma ile seçim yapılmış. Böyle bir yarışma için katılımcı sayı az da olsa jüri çalışma süresi 3-4 gün arasında olmalıydı. Çünkü evet, zamanın yerine hiçbir şey konamıyor…
Not: Bu yazı Arkitera.com için yazılmıştır ve orjinaline bu linkten erişilebilir.