Ortam söylenenleri çekiştirmeye, bazen yanlış anlamalara uygun. Bu nedenle belki dipnot olarak vermek gereken bir notu başta vermek doğru olur: Konu edindiğim mimarlar ama şunu açık olarak söylemekte fayda var toplumun çok büyük bir kesimi için bu yazının çok daha uç versiyonlarını yazmak mümkün.
Bir kurum olarak Arkitera’dan başlayalım. Arkitera kuşkusuz ki tutarsız. Hiç ayrıntıya girmeye gerek yok. Hatta bu tutarsızlığı ArkiPARC gibi gayrimenkul sektörüne yönelik projelerle anlatmaya da gerek yok. Şu kadar basit: Bizi genelde mimarlar izler. Ama Arkitera aslında yapı malzemesi alanından kazandığı parayla hayatını devam ettirir. Mimar – yapı malzemesi üreticisi arasında bir bağ kurar ve reklam, sponsorluk, danışmanlık gibi hizmetlerden para kazanır. Yapı malzemesi daha çok inşaat olursa anlamlıdır. Arkitera’nın gelir sağladığı kurumların tümü sonunda yıllık satış hedeflerine bakarlar. Yani ne kadar malzeme satıldı. Ve bu malzemeler her türlü sorunlu, kaçak, imar avantajlı inşaatta da kullanılır. Kullanılmasa da “rant”ın bir parçasıdır, tuğlası, harcıdır eninde sonunda.
Henüz Türkiye’de akıl eden olmadı ya da oldu da mayayı tutturabilen olmadı diyelim, Dünyada başvuru ücreti 1.000 TL civarında olan, yüze yakın kategorisi, yüzlerce finalisti bulunan gayrimenkul ödülleri var. Kafanızı sallasanız birisine denk geliyorsunuz. Bunun mimarlık ödülü de malum. Türkiye’den de hatırı sayılır bir katılım alıyor. Bu ödüllerde finalist olmak, ödülü kazanmak başarı olarak sunuluyor bültenlerle, sosyal medyayla.
Peki ya kitaplar masum mu? İlk defa duyanlarınız olabilir ama parası karşılığı katıldığınız kitaplar da var. Kaç paraysa katılıp sonra da kitapta yer aldım demek hiç de zor değil yani.
İletişim demişken iki çift sözüm var. İletişimin iletişimi ile ilgili olacak. Tutarlılık kendi içinde tahmin ettiğimizden çok daha büyük bir çaba gerektiriyor. Çoğumuz bu çabayı gösterdiğimizi sanıyoruz. Ama aslında öyle mi! Mimar kendini konumlandırmaya çalışır, tutarlı olma çabasıdır bu bir yandan da. Projesini yurtdışında bir dergide yayınlatır önce. Sonra o yayının iletişimini yapar, basın bülteni dağıtır. Tutarlı olduğunu düşünür.
MIPIM, gayrimenkulün dünya üzerindeki en büyük etkinliği. Buradaki ödüllere başvurup, finalist olan, kazanan mimarlarımız var. Başvurdukları ödüllerin törenine gidiyorlar ama MIPIM “midelerini bulandırdığı” için etkinliği izlemiyorlar bile. Bu arada sanmayın ki sadece starlar böyle. Genç mimarlar da aynı.
Yenikapı için yarışma açılır. Belli bir süre sonra mimarlık ortamının önemli 4 ismi jüriden herhangi bir gerekçe ya da açıklama olmaksızın -tabiri mi affedin ama- atılır. Mimarlık ortamı uluslararası ortaklıklar kurarak yarışmaya başvurur, projelerini teslim eder… Çok hızlı unutuyoruz, onun için hatırlatmak lazım Yenikapı yarışması sadece jürinin devre dışı bırakılmasıyla gündeme gelmemişti. Kapatılan ve bir süre ne olduğu belli olmayan yarışma süreci ve yarışmanın üzerinden daha üç ay bile geçmeden açıklanan Yenikapı dolgu miting alanı da vardı.
Kimse Yenikapı’yla bunu bir birine benzetme demesin, bu bir tutarlılık yazısı unutmayın ki. Çamlıca Camisi için yarışma açılır ve bir anda etrafımız tutarlı mimarlarla dolmuştur.
Unutmadan, yarışmacıyızdır ama ilk fırsatta yarışmaya açılacak işi, yarışmayı devre dışı bırakarak kendimiz yapmak için elimizden geleni ardımıza koymayız.
Mimarlarımız var, üniversitelerde ders de veriyor bu isimler. Türüne az rastlanır kitsch’likte, “Selçuklu tarzı” tasarımlar yapar bunları üretir. Sonra aynı mimar bir bakarsınız önemli bir mimarlık STK’sının yönetiminde.
Bu yazının Oda ile ilgili bölümlerinden ayrı bir yazı çıkar ama genel çerçevede Oda da yerini alsın, eksik kalmasın diye bir kaç örnek vermeli. Mesela bir star mimarımız vardır. AK Parti’ye bağlı belediyelere onlarca belki yüzlerce proje hazırlar, projeleri hayata geçirilir. Sonra bir bakarsınız bu mimar Oda seçimlerinde AK Parti’nin uygulamalarına külliyen karşı mevcut yönetimine destek için canla başla çalışır. Oda’yı yöneten grubun isminde “demokrat” vardır. Ama her türlü anti-demokrat uygulamayı en başta bu grup yapar.
Oda seçimlerine aday olan bir başka grup İstanbul’da silüeti bozan kulelere karşı kampanya yürütür ama o grubun üyeleri aynı zamanda mevcut belediyeyle arası en iyi olan gruptur.
Akademisyenler mimarlık ortamının niteliksizliğini eleştirir, eğitimle ilgili hakemli dergilere sayfalarca dolusu makale yazar. “Küreselleşme politikaları”na karşı kampanyalar yürütür. Sonra da her yıl hızla yenileri açılan özel okullarda çalışmayı sürdürür.
Gayrimenkulden kelime olarak bile hoşlanmayız. Ama mezun ettiğimiz mimarlar, belki kendimiz o sektöre proje çizeriz. Hatta gayrimenkulden hoşlanmayız ama o sektörde çalışmak için elimizden geleni yaparız. Yazı yazdığımız medya gelirini gayrimenkul reklamından elde eder.
Tutarsızlıkları sıralayarak devam etmek mümkün ama bu kadarı yeter.
İlk kazmayı vurduğumuzda karıncaları öldürmeye başladığımız bir iş yapıyoruz. Tutarlı olmak gerçekten çok zor. Yazının hiç bir yerinde amacım birilerini ya da somut bir konuyu eleştirmek değil. Tam tersine tek amacım tutarlılığın aslında çok zor olduğuna dikkat çekmek.