Venedik Mimarlık Bienali 2012

Venedik Mimarlık Bienali’ne gidip bir yazı yazmamak olmazdı. Bu konuda çok yazıldı çizildi dolayısıyla ben daha önce yazılanları tekrar etmemeye özen göstererek yazacağım.

İlk notum öğrencilere ve bütçesi kısıtlı mimarlara: Eğer mimarlığı sadece para kazanmaya yarayan bir iş değil de aynı zamanda hayatınızın bir parçası olarak görüyorsanız Bienali görmeme gibi bir lüksünüz olamaz. Geçti mi bir sonraki tam iki sene sonra ve dünyanın en önemli mimarlık etkinliği olduğunu iddia etmekte bir sakınca görmüyorum.

THY İstanbul’dan Venedik’e günde 2 kez uçuyor. Bir sabah uçuşu ile Venedik’e gidilir ve sadece bir gece konaklanarak ertesi gün akşam üzeri uçuşu ile dönülür. Elbette istenildiği kadar uzun kalınabilir. Açılış zamanı tavan yapmış otel fiyatları bugünlerde biraz daha makul. Sadece bir gece konaklanacaksa otelde kalınmalı. Artık hepimizin kullandığı otel sitesi Booking.com’a alternatif olarak …… kullanılabilir. Trevigo Booking.com’dan farklı olarak benzer 4-5 siteyi daha tarayarak size aradığınız yerdeki en ucuz otel alternatifini buluyor. Uçuş için ben THY’ciyimdir ama siz en ucuz alternatifi bulmak istiyorsanız önerim Skyscanner.com.

Marco Polo Havalimanı’ndan Venedik’e karadan ya da denizden ulaşılabiliyor. Venedik’in deniz toplu taşıma aracı Vaporetto ile Havalimanı Venedik 1 saat 20 dakika. Karayolu kullanımı ve daha sonra otelinizin yerine göre kullanacağınız Vaporetto ile bu süre biraz daha kısalabilir. Otelinizi Arsenale’in yakınında bir yerden seçmenizi öneririm.

Uçtunuz, otelinize ulaştınız. Artık Bienali gezmek için hazırsınız.

Bienal benim izlediğim son 10 yıldır hemen hemen hep aynı yapıda: Arsenale küratörün mekanı. Giardini ülke pavyonları; Giardini’nin içinde İtalyan pavyonu ayrı bir yapı ve bunları destekleyecek şekilde Venedik’in çeşitli noktalarına yayılmış irili ufaklı çeşitli sergiler. Arsenale ve Giardini’yi gezmelisiniz. Diğerleri opsiyonel.

Bu senenin Küratörü Chippierfield’ın temasını Arsenale’i gezmeden gözden geçirmeniz iyi olur.

Giardini’ye adım atığınızda sizi İspanya pavyonu karşılıyor. Kendi içinde mimarlara görev vererek bir stand hazırlatmış İspanya. Komşusu Belçika’daki yeşile vurgu görülmeye değer. Belçika’nın yanındaki Ole Bauman küratörlüğündeki Hollanda sergisi benim için vasat ancak iyi bulanlar da var.

İtalya pavyonu kendi içinde ayrı bir küratöryel yapı. OMA’nın savaş sonrası beş ülkede kamu mimarlarının yaptıklarını incelediği çalışması oldukça iyi ve bizim için de örnek teşkil ediyor. Hayati Tabanlıoğlu’nun AKM’si ile paralellil taşıması ile.

Crimson Mimarlık Tarihçileri’nin şehilerde kimler yaşar, hangi parayla finanse edilir soru üzerine 6 kentten okumayla gerçekleştirdiği sergi oldukça iyi. İtalyan Pavyonu’nda hemen bu serginin yanında yer alan Hands on Urbanism sergisi Arsenale ve Giardini’de Türkiye’den görebileceğiniz tek iz. Bir gecekondu. Yine aynı pavyon içinde Jean Nouvel’in yaptığı çalışma İsveç’in başkenti Stockholm’de yaya ulaşımının sıkıntılı olduğu ……. bölgesine yönelik çözüm arıyor. Bu çalışma açıkça bienale mimari tasarımla katılıyor diyebiliriz.

Finler bir ahşap ülkesi olmalarını pavyonlarındaki ahşap sergisiyle gösteriyorlar. Macarlar 500 beyaz maket sergiliyor. 500 beyaz maket bir şey ifade ediyor mu derseniz bana etmedi.

Bu yılın iddialı pavyonlarından İsrail pavyonu olabildiğince politik. Pavyonu gezerken kendi kendime sorduğum ve Twitter’dan da paylaştığım soruyu burada yineleyeyim: Acaba Türkiye’nin Giardini’de pavyonu olsa kürt sorunu üzerine böyle bir küratöryel çalışma yapılabilir miydi? Kuşkusuz buna cesaret edecek küratörlerimiz var. Devlet buna olanak sağlar mıydı!

Polonya standı dışarıdan alınan seslerin içeriye canlı olarak verilmesiyle oluşmuş. Fena bulmadım. Romanya da pullar üzerine kurguladığı sergisi ile ilgi çekebilir.

Dijital olarak Bienal’in gözdesi Rusya benim için biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Aslında pavyonun kurgusu ve tasarımlar çok etkileyici ama benden önce gidenlerin anlattıklarından dinlediklerim bu hayal kırıklığını yaşamama sebep oldu sanırım. Merak edenler için Rusya pavyonunu kısacık anlatmak da faydalı olacak: Binaya girince elinize bir ipd tutuşturuluyor ve yapıdaki tüm duvarlar qr barkodlarla dolu. QR barkodu okutuyorsunuz ve ipad size bir plan, fotoğraf ya da video açıyor. Geleneksel yöntemlerle verilmesinin belki de çok daha iyi olacağı çizimler ipad’de açılıyor.

Çekoslavakya pavyonu sanal gerçekliği kullanan belki de tek pavyon olarak dijital favorim. Önümüzdeki dönemde sanal gerçeklikle ilgili hem nitelik hem de nicelik olarak daha fazla proje göreceğimizi tahmin ediyorum.

Son notum Yunanistan pavyonuna yönelik. Bizim yapamadığımız yapıp batıda bir doğulu, doğuda bir batılı olmayı başaran Made in Athens bence Giardini’nin iyilerinden.