Ağustos 2014’te sosyal medyadan Kenan Güvenç’in Erbaa’da 6 yarışma düzenlemek için Erbaa Belediye Başkanlığı tarafından görevlendirildiğini öğrenmiştik. Bu yarışmalardan ilki 28 Kasım’da ilan edildi.
Erbaa Çamlık Sosyal Habitatı Mimari Proje Yarışması ümit vaat ediyor. Öncelikle yarışmayı açan kurum ve başkanı sonra da Kenan Güvenç tebriki hakediyor. Bir çoğumuzun hiçbir zaman yolunun düşmeyeceği, çok kimsenin hangi kentte olduğunu dahi bilmediği bir ilçeden ulusal mimari proje yarışması açıldığını duymak hiç de alıştığımız bir durum değil.
Yarışmayla ilgili bazı notlar düşmek istiyorum:
1- Yarışma şartnamesinde yarışmanın türü belirtilmemiş. Oysa yarışmanın türü, yarışmacıların soruna yaklaşımlarını belirlemesinde yardımcı olur. Jürinin soruna yaklaşımı ile ilgili bilgi verir. Yarışma sonrasında neler olacağı yarışma türüne göre değişir. Tüm bunlar nedeniyle de zaten Yarışmalar Yönetmeliği’nde şartnamelerde mutlaka bulunması gerekenlerden birisi olarak belirtilmiştir. Yani yarışma türünü belirtmemek yönetmeliğe aykırıdır.
Yarışmanın türü belirtilmemiş ama jüri yapısında bulunan 4 mimar, 1 şehir plancısı, 1 peyzaj mimarı ve 1 inşaat mühendisi bu yarışmanın türünün ancak fikir projesi olabileceğini gösteriyor bize.
Oysa yarışmacılardan istenenler ve işin verilme şekli bölümünde verilenler yarışmanın hiç de fikir projesi yarışması olmadığının altını çiziyor.
2- Sanırım ilk kez tek kademeli bir yarışmada iki aşamalı soru cevap yapılacak. Bu zekice buluş bundan sonra yarışma açacak başka kurumlara da örnek olabilir umarım. Öte yandan bu zekice buluş yine bir yönetmelik hatasına kurban edilmiş. Mevzuat gereği soru cevap aşamasının yarışmanın ilk 1/3’lük kısmında tamamlanması gerekiyor.
3- “Gerekli görüldüğü takdirde jüri emrine satın alma için bedel ayrılacaktır.” diyor şartname. Oysa yönetmelik ödülleri ve satın almaların tutarının açık olarak belirtilmesini istiyor. Bu beklentiye ortada bir yönetmelik olmasa da yarışmacıların girmeleri doğal, dolayısıyla sayının değil ama satın alma olarak dağıtılacak toplam tutarın açıklanması doğru olur.
4- İdareler ve jüriler ısrarla şu maddeyi şartnamelere ekliyor “… anlaşma sağlamaması halinde ikinci ile görüşerek anlaşabilir.” bu madde şartnamelere hiç yazılmasa ya da tam tersi yönde “idare ikinci ile görüşemez, anlaşamaz” da yazılsa sonunda idareler şartnameyi bağlayan belge olan Yarışmalar Yönetmeliği’nde öyle yazdığı için ikincilerle –elbette birincilerle anlaşamazlarsa- görüşebilir ve anlaşabilirler. Ama bunu şartnamelere yazmak son derece gereksiz bana kalırsa.
Ama bu yarışmada konu etme nedenim farklı. İşin verilme şekli şöyle devam ediyor “İkinciliği kazanan tasarım sahibi ile anlaşma sağlanamaması halinde aynı şartlar üçüncülüğü kazanan tasarım sahibi için geçerlidir.” Bu olmaz. İdare ve jüri buraya yazsa da yazmasa da idare üçüncü ile anlaşamaz. Yine yönetmelik dışı not düşelim: Üçüncü, dördüncü, beşincilerle anlaşma meselesi gündeme geldiğinde zaten yarışma sistemi ciddi zedelenebilir.
5- Bir hukuksal durum olarak değil ama ortamdaki “yine mi aynı adamlar” “hep aynı adamlar” algısını dikkate alarak yazıyorum: “Taşınacak Olan Eskişehir Atatürk Stadyumu Alanında Yeni Fikirler Kentsel Tasarım Fikir Yarışması” jürisinden üç kişi bu yarışmada da olmasa iyi mi olurmuş? Bu kez sadece bir soru.
6- Son olarak söz konusu olan kişi Kenan Güvenç olduğu için daha rahatça yazabiliyorum, belki aynı durumda bir başka kişi olsa bu kadar rahat eleştiri kaleme alamazdım: Kenan Güvenç yarışmaları koordine ettiğine göre bana göre jürinin Danışman üyeleri arasında kalması doğru olurdu. Hem yarışmaları koordine et, hem asli jüri ol, hem jüri başkanı ol… İyi görünmüyor dışarıdan.
Değerli Ömer Yılmaz;
Eleştirilerinizi dikkatle okudum.şartnamedeilk elde hukuki açıdan gerçekten olması zorunlu fakat salt gözden kaçma sonucu ,sehven yapılmış hataları düzeltmek üzere gereken her ne ise acilen yarışma jürisi gerekeni yapacaktır.benim ilk incelemelerimde uyarılarınıza dönük herhangi bir duruma rastlamadığımı belirteyim.fakat muhakkak daha ayrıntılı bir çalışma jürice yapılacaktır.Uyarılarınız için çok teşekkür ederiz.
Sayın Yılmaz;
bazı şeyleri çok kısa olarak belirteyim ki, sizler indinde kararlılığımı zayıflatır bir algı oluşmasın.Açık söylüyorum:yarışmalara yayın yaparak,yarışmalara katılarak,jürilik yaparak,yeni alışılmadık yarışmalar için koordinatörlükler yaparak ,müdahil olacağım.Gözettiğim sadece ve sadece genç insanlar.Ben de yarışma aleminden ‘medyatik’ olmuş bir insanım.Mimarlık alemindeki genç insanların hayatlarını kendi irade bildirimleri ile kurabilmeleri ve kendilerini inşa edebilmeleri için yarışmalar ortamının biricik ve hayati bir ortam olduğuna ortodoks bir inancım var. birçok nedenden dolayı’ fakat özellikle mimarlık meslek sosyolojisinin bu ülkedeki tarihsel gelişim sürecinin yapısı nedeniyle yarışmalar bugün ‘var ama yok’ hesabindadır.yarışmaların mimarlığın fikri düzlemdeki momentumlarını yaratabilecek tüm dinamikleri silikleşmiş,sürekli ‘dönemin ‘ In ‘ lerini ve ‘Out’ larını magaziner biçimde oluşturmaktan başka artık hiç kimseye bir hayrı dokunmayan kifayetsizlikler külliyatı haline dönüşmüştür.Bu dekadans çağının müsebbiblerinin anlayacağı iki yol vardır;Onların dilinden konuşmamak ve kendi dilini seslendirmek,ikincisi ise müsebbiblere düşünsel şiddet uygulamak.Şahsen emin olun ki müsebbiblerine düşünsel şiddet uygulayacağım.
Bahsettiğiniz hususlardan bazıları ancak yüzyüze iken karşılık olarak birşeyler söyleyebileceğim şeyler.Fakat ”…“yine mi aynı adamlar” “hep aynı adamlar”..” diye sitem ediyorsunuz ya..Bu daha başlangıç…diyerek bitireyim…Bazı insanların yarışmalar ortamında ‘tuhaf bulunuşlarına’ önce alışacak sonra o insanları önyargısız değerlendirmenin ortamı zenginleştirebileceğini de yavaş yavaş düşünmeye başlayacağız.Eser kalınız.
Eh, heyecan ve sarsılmak hep iyidir.sağ ol
Yine mi aynı adamlar, hep aynı adamlar soruları şahsıma ait değil. Bu yazıyı okuyan, yarışmalara giren, girmeye çalışan, kendisine haksızlık yapıldığını düşünen ve benzeri tasarımcılardan gelecek olası eleştiriyi dillendirdim. Zaten yazdığım 6 maddelik metinde emin olmadığım için “soruyorum” dediğim tek durum bu.
Neden bir şeye şiddet uyguladığımızı anlamadığımı belirterek dalayım konuya. Düzce’de de neden şiddet uygulamaya çalıştığınızı anlamamıştım. Ama lütfen yanlış anlamayın umursamadım da. Bu sizi umursamadığım için değil, orada sizin düşünsel şiddet isteğinizden büyük dertler olduğu için umursamadım.
Erbaa yarışmasında konu neden düşünsel şiddete geldi onu da anlamadım. Daha önce Lüleburgaz, sonra Konyaaltı şimdi de Erbaa Yarışması’nda basit hatalar yapıldığını gördüm. Daha önceleri TSMD’nin yarışmalar komitesi ve/veya Oda bu konularda açıklama yapardı. Yeni Türkiye’de artık yönetmelik ihlallerinin de olağan karşılanmaya başladığını görüp panik oldum. Kendime bir sorumluluk çıkardım ve açılan yarışmaların şartnameleri ile ilgili kısa raporları şahsen yazmaya karar verdim. Yukarıdaki yorumlarım üzerine titrememiz gereken, halen Türkiye’nin genel durumuna göre çok iyi durumdaki yarışmaların zarar görmesinden endişe ettiğim için harekete geçilerek yazıldı.
Mimarlık ortamının farklı sesi olarak varlığınızı değerli buluyorum. Katkılarınızı önemsiyorum. Bunları yazmak gerekiyor, yüz yüze olunmadığı sürece yanlış anlamalar olabiliyor çünkü.
Kadri Abi, son olarak neden heyecanlandık neden sarsıldık, biz de bilelim. Bu hisleri beraber yaşayalım.