Yönetmelik şöyle tarif ediyor:
“Yarışmanın sonuçlanması ve ilanıMadde 33 — Değerlendirme çalışmalarının bitiminde orijinal imzalı tutanak ve raporlar jüri başkanı tarafından yarışmayı açan idarenin yetkilisine teslim edilir. İdare, yarışmanın sonucunu en geç on beş (15) gün içinde 14 üncü maddede belirtilen yayım araçları ile ilan eder.Jüri değerlendirme toplantılarının tüm tutanaklarıyla, jürinin raporları ve üyelerin bireysel raporları yarışmanın sonuçlandığının idareye bildirilmesini izleyen bir hafta içinde yarışmaya katılan tüm yarışmacılara gönderilir.”
Yönetmeliğimiz internet öncesi zamanlarda yazılmış. O günün iletişim ortamı göze alınarak yazılan bu yönetmeliğin güncellenmesi elbette gerekli ama bu güncelleme aynı zamanda kamu yararı, nitelikli yapı üretimi, mimarlık kültürü ve idareler için sağladığı olumlu özellikleri de tırpanlayabileceği için yönetmeliğe hiç dokunmayalım diyoruz epeydir. Olumlu yanları bu riski almaya değmeyecek kadar çok çünkü. Aynı zamanda da esnek.
Öte yandan yönetmeliğe paralel gelişen bazı gelenekler var, bu gelenekler formatlanmadan, geleneğin gelenek olmasını bozmadan geliştirilebilir kuşkusuz. Yarışmaların içinde olup sorunlarla mücadele ederken bir yandan da bir sonrakini nasıl yapsak sorusunu dert edinen herkes bu geliştirmeyi de kendine ödev sayar. En azından ben öyle düşünüyorum.
Yarışma sonuçlarının ilanında jüri ve idarelerin izlediği birkaç yol var. Bunlar:
- Raporlar tamamlanmadan zarfları açan ve rapor yazımını sonraya bırakanlar.
- Raporlarını tamamlayarak imza altına alan ve 1. ödül sahibini (ve belki diğer yarışmacıları / bazılarını) sonuçların resmi ilanını planlamadan arayanlar. Bir alt kırılımı olarak tüm ödül sahiplerine “aman sonuçları kimse ile paylaşma” diye tembihleyenler.
- Raporlarını tamamlayarak imza altına alan ve ödül sahiplerine haber vermeden önce sonuçların idare tarafından resmi olarak yayınlanacağı sistemi kurgulayan ve bu resmi ilan ile 1. ödül sahibinin aranmasını eş zamanlı olarak yapanlar olarak sınıflandırılabilir.
Bunlardan ilki tartışmasız bir şekilde hatalı kuşkusuz. İkinci ve üçüncü durumla ilgili olarak son bir hafta içinde yaşadığım iki anımı paylaşmak istiyorum.
Kırşehir Gezegenevi Yarışması’nda raporlar tamamlandı ve imzalandı. Ardından zarflar açıldı. Kimlik tespit tutanağı da tamamlanarak imza altına alındı. Ödül kazananların yarışmaya katılım koşullarını sağladıkları görüldü… Buraya kadar her şey güzel. Bundan sonrasında ise işin iletişimi doğru yapılamadı. Sonuçların ilanı ile ilgili yeterli düzenek kurulmadan 1. ödül sahibi arandı. 1. ödül sahibinin aranmasından 1 saat geçmeden ödül sahibi projesini sosyal medyada paylaştı. Bunun üzerine yarışmaya giren ve merakla sonuçları bekleyenler telefona sarıldılar ve jüriyi aradılar, mesaj gönderdiler.
Başından itibaren kurallarına uygun yürüyen süreç, son aşamasında jürinin kazanana haber vermekte acele etmesi nedeniyle gereksiz yere zarar gördü.
İkinci vaka daha üzerinden 10 gün geçmişken Sivas Kızılırmak Çevresi Düzenleme Yarışması ile yaşandı. Jürinin çalışmasını nasıl yaptığını jüride olmadığım için bilmiyorum ama jüri üyeleri içinde titizliğine güvendiğim, jüri çalışmasının düzgün yapılmasından kuşku duymayacağım çok sayıda üye var. Dolasıyla raporları imza altına aldıklarını ve daha sonra zarfları açtıklarını tahmin ediyorum… Yarışma sonuçlarının bir şekilde ortama sızmasının ardından elimdeki bilgiyi yayınladım. Bunu bilinçsizce yapmadım, tam tersine bilerek yaptım. Kimseye kırgın veya kızgın olduğum için ya da ben parçası olmadığım için de yapmadım (bu tip şuursuz eleştiriler de aldığım için altını çizmekte fayda görüyorum.). Şunun için yaptım:
Bir yarışma sonucu dikkatli bir şekilde ilan edilmeli. Bugünün iletişim ortamında hiç tartışmamıza gerek yok. Titizce düşünülmemiş her yarışma sonucu ilanı bir vaka olarak karşımızda. Sivas Yarışması sonuçlarını Twitter’dan ilan etmemin ardından jüriden bir arkadaşım bana telefon açarak hesap sordu. “Nasıl olur da sonuçları yayınlarsın?” Bu soru o kadar manasız ki. Yarışmaya dahil olmadığı halde sonuçları bildiği halde yayınlamayana “Nasıl olur da yayınlamazsın?” diye sorulabilir ancak. Bu noktada yine kendimle ilgili bir açıklama düşmem gerekiyor. “Sen yarışmalara başını koymuş birisin, senin hiç yapmaman lazım.” Bu vakada değil ama başka yarışmada duyduğun söz idi. Yahu ben zaten yarışmalara başımı koyduğum için bunu yapıyorum, idarelerin ve jürilerin yanlış yaptıklarını onlara anlatmaya çalışıyorum.
Uzun sözün kısası: Raporlar yazılır ve imzalanır; kimlik tespit tutanağı oluşur, yarışmacının katılımına engel durum olmadığı netleşir; bir basın bülteni hazırlanır (mükemmel olması gerekmiyor, kalem kâğıtla isimler ve aldıkları ödüller düzgün yazılsın yeterli) ve idarenin herhangi bir resmi (e-posta, sosyal medya web sitesi vb.) iletişim aracı ile sonuç açıklanır; tam da bu sonucu açıklamadan 10 dakika önce jüri başkanı 1. ödül sahibini arar ve tebrik eder.
Tüm bunların çok basit bir nedeni var: Yarışma sadece 1. ödül sahibi için açılmıyor. Kolokyumuyla, sergisiyle ve sonuçlarının ilan edilmesinin titizliğiyle yarışmaya katılanların tamamı için açılıyor. 1. ödülün (ya da 2, 3) kazandığını haber alması gibi kazanamayanların da kazanamadıklarını bilmeleri gerek; eşit koşullarda.
Jürilerimizin sadece azıcık daha sabırlı olması gerekiyor. Bir yarışma için 5 ay bekleniyor, eminim ki idareler sonuçları yayınlayana kadar 5-10 saat daha beklenebilir.