İlk yılında mimarlık okumanın pek de farkında olmadığım söylenebilir. İkinci yıl mimarlıkla daha fazla yakınlaştım. Oluş Arık başkanlığında yürütülen Hasankeyf Kazı ve Kurtarma Çalışmaları’na İTÜ Mimarlık Fakültesi de Metin Ahunbay koordinasyonu ile katılmaktadır. Ali Kazım Öz ve Devrim Ersoy’la bugüne kadar sürecek arkadaşlığımızın temeli Hasankeyf’te atılır, kazıya İTÜ Mimarlık öğrencileri olarak birlikte katılırız. Kişisel olarak en değer verdiğim akademisyen olarak niteleyebileceğim Turgut Saner’le arkadaşlık da yine bu yıllarda oluşur.
Hasankeyf Kazısı ülkeyi ve çevremi tanımak, İstanbul’dan uzak zaman geçirmek, Kürt Sorunu’nu içinden görmek gibi sayılamayacak katkıları olan bir deneyim oluşturur. Diyarbakır Ulu Camisi ve Suriçi, Midyat, Batman, Cizre, Kızıltepe Ulu Camisi, Mardin, Malabadi Köprüsü, Silvan Ulu Camisi bu çalışma sırasında ilk kez tanışılan değerlerden bazılarıdır. Öğrenmeye, bilmeye olan açlık Hasankeyf ve Güneydoğu coğrafyası ile kısıtlı kalmaz İstanbul’a dönüş, o zamana göre cesur sayılabilecek bir adımla Batman – Trabzon yolculuğu sonrasına bırakılır. Sümela Manastırı bir an evvel görülmesi gerekenler listesindedir çünkü. Trabzon, Ayasofya ve Sümela Manastırı kazıdan İstanbul’a dönüş yolunda görülür.